29 Ocak 2017 Pazar

Her Yer Suç Mahali...

Her Yer Suç Mahali...


Adeta her yer suç mahali oldu ülkemde. Gün geçmiyor ki tüylerimizin diken diken edecek haber okumayalım.
Van’da özel bir hastaneye getirilen yeni doğan bir bebeğin uğradığı istismar sonucu yaşamını yitirdiği ortaya çıktı.


Edinilen bilgilere göre, 2 gün önce Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinden kentteki özel bir hastaneye getirilen 4 kilogram ağırlığındaki erkek bebek tedavi altına alındı. Yeni doğan bebek, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Otopsi işlemleri yapılan bebeğin vücudunda ısırık, darp izleri, ödem ve istismara uğradığına dair bulgular tespit edildi. İsmi ve kaç günlük olduğu bilinmeyen bebeğin T. ismiyle hastaneye getirildiği öğrenildi. Olayın emniyete intikal etmesi üzerine bebeği hastaneye getiren ve annesi olduğu belirtilen P.T. ve birlikte yaşadığı iddia edilen Ferdi isimli şahıs gözaltına alındı. Gözaltına alınan P.T.’nin tutuklu bulunduğu cezaevinden doğum izni sonucu çıktığı öğrenildi. Soruşturma kapsamında P.T.’nin eşi ve bebeğin babası olduğu belirtilen D.T.’nin de arandığı belirtildi.

Tespihi pembe ve fötr şapkası ile Ağrının ilk kadın muhtarı Azize Atlı



Azize Atlı kendisine biçilmiş olan toplum bakışındaki reddetmiş yüzlerce kadınlarımızdan birisi sadece 60 senelik ömrünü erk tahakkümüne karşı sadece kendisinin yaşama mücadelesi kurma yolunda olan muhtar feodal yapılandırmaya başkaldırmıştır. Erkeklerin akıllı ve kurnaz davranışlarının üzerine kurulmuş düzenini bozarak kadınların hukuklarına göre bir yaşam tarzı kuracağız diye sözlerde bulunuyor.
Öncelik olarak fötr şapkası ve elinde çektiği pembe renkteki tesbihi deriden ceketi ile erkek görünümünde olduğunu ise şu şekilde açıklıyor.
"  Kendimi var olan erkek egemenliği düzenlerinden ve kötü olaylardan sakınmak amaçlı istemeye istemeye erkek görünümünde oldum. Atımla belimde hep silahım oldu. Görev aldığım köylerde hiç kimse benim kadın olduğumu anlamadı. Ve kadınlar ilginç ama beni erkek sanarak aşık bile oldular bana. Bizim içinde bulunduğumuz şartlar ve mekanlarda kadın evden çıkmaz çalışamaz bende bunlardan yola çıkarak kendimi erkeğe benzeterek bir kadın olarak ayakta kalmayı başardım.

Çok sık şekilde kadın kısmı tek başıma hiç birşey yapamaz dediklerinde bende hırs yaptım ve köyde senelerdir yayla sorunu vardı ve ayrıca 50 senedir süren 3 tane davası vardı. Hani kendilerine çok güvenen erkekler bu sorunu bir türlü çözemediler. Ve Allah'ıma şükürler olsun ki ben bu sorunu çözdüm. Ve bize ait olan mezraları aldık. Ayrıca senelerdir topraklarımızdaki kullananlardan tazminat bile almadım. Ayrıca kadınların güçsüzlüğünü yargılayan erkekler kadınlığımın gücünü gördüler . Kadının aklı ve gücü tartışılmaz . Beni yolda çeviren kadınlar ise hocam sizinle gurur duyuyoruz derler. Sen bize cesaret verdin. Erkeklerin yerine civar köylerde lise mezunu kadınlar var bir daha ki seçimlerde 25 tane kadın muhtar çıkartmak istiyorum . İnşallah  bunu da başaracağım dedi.

Kendinle Barışık Olmak...

Kendinle Barışık Olmak...



Çoğu ünlünün makyajsız haliyle yakalanması için medya kuruluşları çabalar durur. Ünlü sanatçı Hülya Avşar Etiler'deki güzellik merkezinden çıkarken görüntülenmişti . Sanatçının makyajsız halini görüntüleyen gazeteciler makyajsız halinin görüntülenmesinden rahatsız olmayan Avşar'ın güzelliğinden hiç birşey kaybetmediğine dikkat çektiler. Ve bu durumu sanatçıda taktir toplamasına neden oldu.

Kusursuz muhteşem fiziği ve duru güzel yüzü ile senelere meydan okuyan Hülya Avşar güzellik salonundan çıktığı sırada habercilerin objektiflerine yakalanmıştı. Yüzünde hiç makyaj olmamasına rağmen hiç tereddütsüz görüntü verdiği dikkat çekti.hiç makyajı olmadığı halde güzel ve kusursuz bir görünüşü olduğu ve çok güzel olduğu objektiflere yansıdı ayağındaki tüylü terlikleri ile modayı da yakından takip ettiği görüldü.
İşte ünlü sanatçının makyajsız hali..

24 Ocak 2017 Salı

Arada ki Köprü...

Arada ki Köprü...


Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yasayan iki erkek kardeş vardi.

Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık bas gösterdi. İki kardeş arasında o zamana değin ilk kez görülen anlaşmazlık, giderek büyüdü ve kardeşler arasında ayrılığa neden oldu.

İki kardeş, birbirlerine yalnızca küsmekle kalmadılar, yıllardır ortaklasa kullandıkları tarım makinelerine değin sahip oldukları tüm araç gereçlerini ve mal varlıklarını da ayırdılar.

Küçük bir yanlış anlama sonucu baslayan anlaşmazlığı izleyen ayrılık, giderek büyüyen bir uçuruma dönüştü ve en sonunda yerini, karşılıklı kullanılan hoş olmayan sözlere bıraktı. Bunun arkasından da beklenenler oldu ve kardeşler arasında önce şiddetli bir kavga, sonra da ürkütücü bir sessizlik yasanmaya basladı. Bir sabah, bu iki kardeşten büyüğünün kapısına bir usta geldi.Elinde büyük bir marangoz çantası vardi.

Ev sahibinden geçici bir is istedi:

-Yapılacak ufak tevek bir isiniz varsa, size yardımcı olmak isterim,dedi.

-Elimden hemen her is gelir. Birkaç Gün çalışırım, işi bitiririm.Büyük kardeşin aklına o an bir “is” geldi.

-Evet, sana göre bir isim var` dedi ve küçük kardeşinin çiftliğini işaret etti.

-Su derenin karsısındaki çiftlik, komşumun dur. Daha doğrusu,benim küçük kardeşime aittir o çiftlik.

Geçen haftaya dek benim çiftligimle onun çiftligi arasinda bir otlak vardi.Sonra o, buldozeriyle oraya Irmak bendi
yaptı ve simdi aramızda, otlak yerine, çiftliklerimizi birbirinden ayıran bir dere var.Is isteyen adam, büyük kardeşin söylediklerini dikkatle dinledikten sonra sordu:

-Benden ne yapmamı istiyorsunuz? dedi.Büyük kardeş önce kuşkusunu, sonra da kararını açıkladı:

-Kardeşim bunu, bana acı vermek için yapmış olabilir,dedi.-Fakat simdi ben, onun yaptırandan daha büyük bir şey yapacağım. Bunları söyledikten sonra adamı aldı, ahırların olduğu yere götürdü ve duvarın dibinde yığılı duran kütükleri gösterdi: -Senden, bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasında üç metre yükseklikte bir çit yapmanı istiyorum , dedi.

-Kaç gün çalışırsan çalış, nasıl yaparsan yap ama bana öyle bir çit yap ki, gözlerim kardeşimin çiftliğini artık görmek zorunda kalmasın. Is arayan usta, başını salladı:-Sanırım durumu anladım, efendim, dedi.
-Simdi bana çivilerin, kazma küreğin yerini gösterin ki hemen isime başlayayım. Büyük kardeş ustaya kazma, küreğin ve çivilerin olduğu yeri gösterdikten sonra, alışveriş yapmak için kasabaya gitti. Usta ise, tüm gün boyunca ölçerek, keserek, çivileyerek sıkı bir biçimde çalışmaya koyuldu.

Aksam güneş batarken o isini bitirmiş, çiftlik sahibi büyük kardeş ise alışverişini tamamlamış, kasabadan dönüyordu. Çiftliğe gelir gelmez ustanın yaptıklarına baktı ve şaşkınlıktan gözleri, yuvalarından fırlayacakmış gibi acildi. Karsısında, yapılmasını istediği çit yoktu ama, derenin bir yakasından öteki yakasına uzanan görkemli bir köprü vardı. Biri kendi çiftliğinin toprağına, öteki küçük kardeşinin çiftliğinin toprağına oturtulmuş sağlam iki Ayak üzerinde, yanlarındaki korkuluklarına varıncaya dek tüm ayrıntılarıyla yapılmış ve tam anlamıyla “usta isi” denilecek kusursuzlukta bir köprü uzanıyordu. Büyük kardeş, hala geçmeyen şaşkınlığıyla bu köprüyü seyrederken, karşıdan birinin geldiğini gördü. Dikkatle baktığında gelen kişinin, komsusu, yani küçük kardeşi olduğunu anladı. Kardeşi, kollarını iki yana açmış olarak köprünün karsı ucundan kendisine dogru yürüyordu.-Benim sana karşı yaptığım bunca haksızlığa ve söylediğim bunca kötü sözlere karşın sen, bu köprüyü yaptırarak ne denli iyi ve ne denli büyük bir insan olduğunu gösterdin, dedi ağabeyine
-Simdi bir büyüklük daha yap ve sen de kollarını açarak bana gel…
Köprünün iki ucundan ortaya doğru yürüyen kardeşler, köprünün ortasında bir araya geldiler ve özlemle kucaklaştılar. Büyük kardeş bir ara arkasına baktığında, çantasını toplayıp, oradan ayrılmakta olan ustayı gördü.

-Gitme, dur, bekle, diye seslendi ona.

-Sana yaptıracağım birkaç is daha var, çiftliğimde…

Usta gülümsedi; -Ben buradaki isimi tamamladım, gitmem gerek, dedi ve ekledi:-Yapmam gereken daha çok köprü var. Köprüleri kurabilecek gücünüz hiç eksik olmasın, Köprüleri kurduktan sonra da, yıkılmaması için sık sık bakımını yapın, yani sevdiklerinize zaman ayırın, o köprü yoluyla sık sık gönüllerini ziyaret edin.”

23 Ocak 2017 Pazartesi

Biri Anlatsın, Bana....



Biri anlatsın lütfen yaşam da niye olduğumu
Ben birisi için fedakar evlat, birisi için SALAK âşık, birisi için iyi bir insan olmak dışında bu dünya da niye olduğumu anlatsın bana.
Birisi bana elini uzatsın desin ki bak seni götüreceğim yerde gerçek hayat var
Desin ki ben gerçeğim
Desin ki dilim de yalan yüreğim de riya yok
Desin ki gel beraber bulalım ne arıyorsan
Desin ki mesela sen benle varsın senin var olma sebebin bu,
DER Mİ BİRİSİ DEMEZ….
Olmayan biri nasıl desin ki
İnsanın düşündükleri ayrı yerde düşleri ayrı yerde olunca kala kalır işte böyle ortada
Başkalarının hayatı için yitip giden bir hayatın peşinden bakarken biri bana desin ki yaşama sebebin sandığın şey değil
HAYAL ETTİĞİN HAYAT BU DEĞİL, HAK ETTİĞİN HAYAT BU DEĞİL KABUL ET GİTSİN DESİN…
BELKİ  AKLIM BAŞIMA GELİR…

                                                                                                                                                                     D.T

22 Ocak 2017 Pazar

Evinizdeki Kaktüsün Bilinmeyen Faydaları



Bir çoğumuz kaktüsün bizlere vereceği faydalardan habersiz görüntüsüne takılırız. Aslında görüntüsü soğuk olan kaktüs insana dost bir bitkidir. Eskilerde çöllerde ve bilinmeyen ıssız yerlerde olan kaktüs artık günümüzde hemen hemen her yerde görülüyor vaziyette . Sebebi kaktüsün fazla suya ihtiyaç duymamasıdır. Ve ayrıca budanmak istemeyen bir bitkidir.
Günümüzde üretime yoğun önem verilmeye başlanan bu bitki iç ve dış mekanların süslenmesinde de kullanılmaya başlandı. Ve sıkça tercihler arasına girmeye başlandı.

Peki bu bitkinin önemli faydaları nelerdir? 

Araştırmalar sonucunda kaktüs bitkisinin elektronik eşyalardaki radyasyonu engellediği görülmekte . Bu nedenden dolayı bunu bilen kişilerin evlerindeki elektronik eşyaların yanına bir kaktüs koydukları tespit edilmekte.
Büyük ve kalabalık ofis şirketlerde bir masaya iki bilgisayar düşüyor ve yanı başlarında bir kaktüs görülmekte.
Üzerindeki dikenleri kaba duran görüntüsünden çiçeğinin olmamasından koku yaymamasından dolayı itici gibi duran bu bitkiyi sevecen renkli ve hoş materyaller ile süsleyip itici görüntüsünden uzaklaştırabilirsiniz.

Günümüzün verdiği zararlara bakarak her şeyin organik olanını bularak yaşamalıyız. Ve topraklarımızın doğal ve mucizevi bitkilerini es geçmeyelim. Evinizin bir köşesinde kaktüsü bulunduralım ki tehlike saçan elektronik eşyalara karşı kendinizi ve ailenizi koruyalım

Hadise Duymasın!

Hadise Duymasın!


Ünlü sanatçı Hadisenin yeni imajını hakkında zehir zemberek sözler söyleyen Seren Serengil " Kulak memeleri bile kilo almış " dedi.

Star TV ' de yayınlanmakta olan Duymayan kalmasın magazin proğramında manken Deniz Akkaya ile birlikte sunuculuk yapan Seren Serengil Cenk Eren'in konuk olduğu gün canlı yayında ünlü şarkıcı Hadisenin yeni imajı hakkında yorumda bulundu. Seren Serengil Şarkıcıyı kızdıracak sözlerde bulundu.
Konul Cenk Eren sohbet edilirken birden sunucular Hadisenin yeni imajı hakkında değerlendirmelerde bulundular.


Tam bu sırada Seren Serengilden ilginç bir yorum geldi . Şarkıcının yeni imajını beğenmediğini sarı saçları ile daha iyiydi ve ayrıca Sibel Can ile birlikte olduktan sonra ona benzemeye başladı ve proğramı izlerken farkıma vardı çok fazla kilo almış ben haline çok üzülüyorum . Saçlarını kahverengi yaptırmış ve kulak memeleri bile kilo almış dedi .
Ünlü şarkıcının Seren Serengile ne tür yanıt vereceği ise merak konusu oldu.

21 Ocak 2017 Cumartesi

Uçak inişe geçer…

Uçak inişe geçer…


Uçak inişe doğru geçtiğinde pilot anons eder:

Sayın yolcularımız 25 dakika sonra Viyana havalimanına iniş yapacağız, hava parçalı-bulutlu 15 dereceee AMAN ALLAHIM!

Ve anons o anda kesilir.

Bütün yolcular panik halindedir. Ortalık çalkalanır.

Bir kaç dakika sonra, ki bu yolcular için sanki yıllar kadar uzun sürmüştür;

Pilot: ‘Sayın yolcularımız, kusura bakmayın sizleri korkuttum ama hostes yanlışlıkla üstüme bir fincan sıcak kahve döktü, canım çok yandı, pantalonumun ön kısmını bir görseniz!’

Arka sıralarda oturan bir yolcu bağırarak:

‘O da bir şey mi, sen bizim pantalonların arka kısmını bir görsen’

ALINTI


OKUYUP BEĞENDİYSENİZ FACEBOOK’TA ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!

Yardım..:)

Yardım..😁


Genç kadın iş yerinde kötü bir haber alır.

Küçük kızının bakıcısı telefonda çocuğunun çok ateşlendiğini mutlaka eve gelmesi gerektiğini bildirir.

Hemen işinden izin alır ve ateş düşürücü bir ilaç için en yakın eczaneye koşar.

Arabasının yanına geldiğinde arabayı anahtarı içindeyken kilitlendiğinin farkına varır.

Eve hemen yetişmesi gerekmektedir ama nasıl..?

Evini arar ancak çocuk bakıcısının verdiği haber daha kötüdür,kızın ateşi biraz daha yükselmiştir.

Bu arada kadın içinde bulunduğu durumu bakıcıya anlatır.

Bakıcı arabanın kilidini açabilecek bir servis bulmasını ya da çakı, bıçak gibi bir şeyle kendisinin açmayı denemesini söyler.

Yakında bulunan bir marketten küçük bir çakı alır ve arabanın yanına gider.

Ama bunun nasıl kullanılacağını bilemez.

Arabanın kapılarını zorlar, sallar ama bir sonuç yok…

Başını gök yüzüne doğru çevirir,

” Tanrım , lütfen küçük kızıma ulaşmam için bana yardım et” .
Bu arada çakıyla kapıyı kurcalamaya devam eder.

O sırada yoldan geçmekte olan sakalları uzamış, üstü başı bakımsız bir adam durup kadını izler ve

” Hanımefendi, isterseniz yardımcı olabilirim”der.

Kadın çaresiz teklifi kabul eder ve içinden düşünür,

“Tanrım gönderdiğin yardim bu mu?

” Kılıksız adam birkaç dakika içinde arabanın kilidini açmayı başarır.

Kadın şaşkınlıkla adama teşekkür eder, kızının durumunu anlatır, hemen yetişebileceği için minnettar olduğunu belirtir ve bir miktar para uzatıp

” Çok iyi bir insansınız” diye teşekkür eder.

Adam, ” Hayır hanımefendi, maalesef iyi bir insan değilim” der,

“Hapishaneden yeni çıktım”

ilave eder,

“Araba hırsızlığından…”

Kadın bir süre sessiz kalır, adam uzaklaştıktan sonra tekrar yüzünü gök yüzüne çevirir, kendini tutamaz, ağlayarak ;

” Tanrım ,bir profesyonel gönderdiğin için çok teşekkür ederim” der.

ALINTI


OKUYUP BEĞENDİYSENİZ FACEBOOK’TA ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!

19 Ocak 2017 Perşembe

İlk Aşk

İlk Aşk


Yedikule Lisesi’nde
Hikaye 80’li yılların başlarında geçiyor..

Ortaokul 1. sınıfta kalan ve bütünlemelerini veremeyen çocuk, tekrardan orta 1. sınıfa gidiyormuş 1-İ sınıfında yeni arkadaşları ile ders başı yapmış..

1-2 hafta derken karşı sınıflarında okuyan bir kızı görmüş.. Görmüş ama neden kendi sınıfında ve okulda birçok yaşıtı var iken o kızın dikkatini çektiğini anlayamamış.. Günler geçtikçe ekmeye suya ihtiyaç duyduğu gibi ona bakmaya da ihtiyacı olduğunu fark etmiş.. Ona bakınca sanki içinde kelebekler uçuşuyordu ama anlam veremiyordu.. Sonuçta sene 83-84 çocuk daha 13-14 ünde, ne bilsin nelerin olacağını..?Derken aradan 1-2 hafta daha geçmiş.. Çocuk artık gece uyurken ve sabah kalkarken o kızı düşünmeye başlamış.. Okula giderken çocuğu tatlı bir heyecan sarıyormuş.. Onu görebilecekti çünkü.. Çocuk okulda türlü türlü bahanelerle onun sınıfına giriyor, onu görme ihtiyacını gideriyor muş.. Onun sınıfında arkadaş edinmeye çalışıyor, böylece onu görebilme bahanesi ve vakti yaratıyormuş..

Ama günler haftalar geçtikçe artık arkadaşlarından ve oynadığı oyunlardan tat almamaya başlamış.. Hep onun görüntüsü ve hayali gözlerinde ve beyninde canlanıyormuş.. İlk defa tattığı bu duyguların aşk olduğunu o yaştaki cahil aklı ile bile anlamış..

Artık onu görmek yetmiyordu çocuğa, bir gün okul çıkışında, hikayenin kahramanı olan Arzu’ yu takip etmiş.. Yedikule Lisesinin arkasında olan bostanların yolundan kız ilerlerken evine doğru 200-300 metre sonra kız oturduğu apartmana girmiş.. Acaba hangi daire idi..? çocuk bunu hiç bir zaman öğrenemedi.. Neyse hikayemize dönelim..

Çocuk her gün Arzu’ya bakıyor okulda ve okul çıkışında evine dönüşlerde takibi rutin halini alıyordu.. Günler geçtikçe Arzu çocuğa da sanki yakınlık göstermişti.. Çocuk utangaç haliyle ona koridorlarda yaklaşmaya konuşmaya çalışıyor, sanki Arzu da hadi be çocuk topla artık cesaretini der gibiydi.. Arada sırada Arzu da biz sınıftan geç çıkınca kapıdan kafasını uzatıyor bakıyordu, koridorda bahçede gördüğümde bana bakıyor hadi be çocuk topla şu cesareti diyordu gözleri adeta..

Okul çıkışlarında rutin bostan yolundaki takibim sırasında her yer kardı, kış ayı idi.. Cesaretimi toplayıp ona kar topu attım.. Oda bana attı evet evet karşılık vermişti.. Yedikule Lisesinin arkasındaki o bostan yolunda, yolun sonundaki evine kadar kar topu oynayarak gülerek çığlık atarak ama tek kelime konuşmayarak gittik…

Çocuk nereden bilirdi o kar topu oynadığı 10 dakikanın hayatının en güzel ve unutulmaz günü olacağını..?

Çocuk sırılsıklam adete köpekler gibi aşık olmuştu ona.. Ama nasıl karşısına çıkıp seni seviyorum, sana aşığım diyebilirdi..? Çünkü yanına yaklaştığında bile çocuğun kalbi makineli tüfek gibi atıyor elleri titriyordu.. Birkaç defa karşısına çıkıp seni seviyorum, sana aşığım demeye cesaretini topladı ise de ya Azu’yu göremedi yada yanında birileri vardı..

Hikayenin başlangıcında demiştik ya.. Çocuğun 2. senesi idi ve bu sene de kalırsa okula devam edemeyecekti..

Korkulan oldu.. Çocuk 1-İ sınıfında 2. defa kaldı ve eğitim hayatı bitti.. Tatil başlamıştı.. Koca 3 ay onu nasıl görecekti..? Ya sonra ne olacaktı..? Aşk sonrayı düşünmüyordu boş ver dedi sonrayı.. 3 ay onu görebilmek için hemen hemen her gün bostanların yolundaki evlerine gitti.. Birkaç defa saat denk geldiğinden gördü.. Olsun oda yetmişti..

Okullar açılacaktı, çocuk bir işe girmişti… Arzu da okula gidecekti, nede olsa artık orta 2 talebesi olmuştu.. Okulların açılacağı Pazartesi günü işe gitmedi… Onu görmeliydi, ona açtı, ona susuzdu, ona bir iki adım yaklaşıp gözlerine bakma ihtiyacı vardı..

Öğlen vakti idi, okulların açılacağı Pazartesi günü.. En yeni kıyafetlerini giydi… Hazırdı, içini tatlı bir heyecan sarmıştı.. Kolay mı onu görebilme ihtimali vardı işin ucunda..

Olabildiğince yeni kıyafetlerini giyip yola koyuldu… Evi Yedikule Gençağa sokağında olduğundan okul ile arası 10 dakika gibi.. Artık onu gördüğünde aşkını, tutkusunu, sevgisini, onu unutamadığını, ona seni seviyorum deliler gibi aşığım cümlesini söylemeye kararlılıkla gitmeye koyuldu genç çocuk..

Aşkını dökmeye giderken genç çocuk, düşündü..!

Yaşadığı hayatı ve ona ne verebileceğinin hesabını yaptı.. Sonuçta Arzu’nun önünde koca bir eğitim hayatı ve yakalayacağı başarılar, yeni arkadaşlar olacaktı..

Çocuk ise..

Yedikule Genç ağa sokakta o zamanlar bile 120 yıllık olan eski bir Rum evinde annesi ile yaşıyordu.. Parçalanmış bir ailenin çocuğuydu.. Evlerinde buz dolabı bile yoktu.. Yazları soğuk bir bardak su içmek bir lükstü, ancak bu lükse başkalarının evinde kavuşabiliyordu.. Yazları sıcaktan ağırlaşmış peynir yemek çocuk için gayet doğaldı.. Merdiven boşluğuna yapılmış eğrelti mutfaklarında olan tel dolaplarındaki yiyecek kokularına fareler geliyor dolabı kemiriyordu.. Çok eskim,ş su tesisatı çalışmıyor çoğu zaman çeşmeden su taşıyorlar, eskimiş elektrik tesisatındaki kısa devreler yüzünden elektriksiz kalmak ve yangın tehlikesi atlatmak doğaldı çocuk için.. Çocuğun evi 3 katlı ahşap evin orta katındaydı.. Ahşap evin çatısı aktığından yağmurlu havalarda su üst kata gelir.. Üst kattaki kiracı leğen veya kova koymaz ise, yağmur suyu orta kata, yani çocuğun evine kadar gelirdi.. Kışın birçok gece tap tap tap arka odalarına gelen yağmur damlalarının sesleriyle uyumaya çalışırdı.. Bunlar sadece çocuğun hatırlayabildikleri idi.. Hatırlayamadıklarını varın siz düşünün..

Daha önce dedim ya, aşk sonrasını düşünmüyor diye.. Genede çocuk bütün cesareti ile Arzu’yu görmeye gitti..

Okul önü çok kalabalıktı, gözü bostan yolunda idi Arzu ha gelir ha gelecek diye heyecenla bekledi çocuk.. Bir an dalgınlıktan sonra, çocuğun kafasına birisi flüt ile yavaşça vurdu..

Çocuk dönüp baktığında oydu.. Arzu karşısında idi.. Hemde o kadar yaklaşmıştı ki aralarında 20 santim vardı.. Bu çocuğun ona en çok yaklaştığı an idi.. Arzu o kadar kalabalıkta çocuğu tanımış, yanına gelmiş, onu uyarmış, ve 20 santim yaklaşmıştı..

Arzu çocuğun gözlerinin içine bakıyor.. Hadi artık konuş, söyle, ne bekliyorsun aptal karşındayım diyordu adeta.. Hadi artık topla şu aptal cesaretini der gibiydi..

Arzu ile bakışırken çocuk.. Yaşadığı b.ktan hayatı, ona ne verebileceğini, daha doğrusu hiç birşey veremeyeceğini düşündü.. Çocuğun içi cız ederek onu tanımamazlıktan geldi.. Oysa genç çocuk, onu görmeye gelmişti..

Arzu okuluna çocuk ise mahallesine gitti..

Çocuk aşkını unutabilir mi..? Ağladı günlerce, aşk acısı yaşadınız mı? Bilmiyorum ama.. Aşk acısının ağlaması da pis oluyor muhterem… Göz yaşın kuruyor… Boğazına bir şey takılıyor… Onun hayali gözünde ve elden bir şey gelmiyor..

Artık çocuk için hayattan tat alma daha 14 ünde bitmişti.. Unutmalıydı ama nasıl.. Filmlerde görüyordu cahil genç, aşk acısı çeken herkes filmlerde içki içiyordu… İlk haftalığı ile o dönemlerde satılan Tekel birası aldı 2 şişe… Daha 14’ünde..! iyileşecekti evet evet filmlerde böyle oluyordu..Çocuk o kadar cahildi ki.. Birayı aldı ama, neyle açacaktı..? Onu bile akıl edemedi.. Çocuk Gençağa sokağından tren yoluna atladı. Yedikule Tren istasyonunun arkasındaki kilisenin arka sokağından sahile indi. Bir kayanın üstüne oturup, açacak olmadığından ellerini parçalayarak açtı biralarını. Bu onun alkol ile tanışması idi.. İçti ama Arzu daha güçlü bir şekilde beyninde yer ediyordu her yudumunda.. Sızlayarak ağlaması, 2. şişede amiyane tabirle böğürerek ağlamaya dönüştü.. Bir türlü terk etmemişti Arzu’nun hayali..

Arada sırada Arzu’yu ilerleyen dönemlerde gizlice Yedikule Lisesinin önünden takip eder.. Onun gülerek yeni arkadaşları ile evine gitmesini seyrederdi.. Hep arkasından görürdü, sanki onun elini tutuyor, onun saçlarına dokunuyor, yanındaki gülüşerek konuştuğu arkadaşlarını kendisinin olduğunu farz ediyordu..

Çocuk birkaç iş değiştirdi.. Aşkı için ağlamaları seyrelmişti ama unutması ne mümkündü..

Çocuk 1990 da Askere gitti.. Arzu ile nöbet tuttu.. Arzu ile nöbetçi kulübeleri arasında devriye gezdi.. Arzu ile tezkere aldı.. Otobüste tezkeresini alıp İstanbul’a dönerken sanki yanında Arzu oturuyordu..

Askerden dönüşte çok başarılı geçen iş hayatı oldu.. Sefalet bitmiş, artık yazlıkları, kışlıkları, arabası harika bir yaşantısı oldu.. Çevresindeki birçok insandan maddi olarak daha üstün durumdaydı..

Çocuk ufak bir araştırmadan sonra Arzu’nun evlendiğini öğrendi.. 28 yaşına kadar hayatında hiç kimseyi sokmadı, şimdiki eşini tanıyana kadar..

O genç adam şimdi 46 yaşında… Hala fırsat buldukça 3-4 ayda bir Arzu ile kartopu oynadığı bostanların yolundan geçer, ve kafasına flüt ile vurduğu Yedikule Lisesinin önünde sigarasını tüttürür, oradan da Samatya sahiline gider hayalinde yaşattığı ilk aşkı Arzu ile birasını içer.. İçtikçe 14 yaşındaki gibi daha çok hatırlar ve iki damla göz yaşını hala akıtır..

Samatya Yedikule sahilinde arkadaşları midye çıkartıp, teneke üstünde pişirdikleri bazen şarap bazende bira içtikleri kayalıklar kenarında yürür.. Tabi yanında hep Arzu vardır.. Çocuk Arzuya anlatır.. Senin için buralarda ağladım, senin için buralarda içtim, ilk elini buralarda tuttun, ilk saçına buralarda dokundum der.. Sonra Arzu’yu eski oturduğu ahşap Rum evi götürür o zamanlar ki sefaletini ve onu neden okulda tanımamazlıktan geldiği sebepleri gösterirdi.. Hayaline tabi..

Bu uyduruk hikayenin kahramanlarından olan çocuk..

Evli ve mutlu Aslanlar gibi 2 evladı var..

Arzu ise, o aşmış kendini artık torunu var.. Anneanne olmuş..

Sonuç-1

Her ne olursa olsun aşkınızı saklamayın.. Biteceğini bilseniz bile ona itiraf edin, bitecekse bile o anda bitsin.. Keşkelerle yaşamak ölüm gibi..

Sonuç-2

Kesinlikle ve kesinlikle ilk aşk unutulmuyor..

ALINTI

OKUYUP BEĞENDİYSENİZ FACEBOOK’TA ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!

16 Ocak 2017 Pazartesi

Çöp Kutusu

Çöp Kutusu


Henüz çok gençken kocasını kaybetmiş, ondan kalan tek oğlunu yetiştirmek için dişini tırnağına takarak çalışmıştı. Onu kimseye muhtaç etmeden okutabilmek ti arzusu. Bu hayallerle geçirdi günlerini. Gençti, güzeldi ama geri çevirmişti evlenme tekliflerini;
Oğlunu yaban ellere vermemek istiyordu.

Başkalarına çamaşır yıkadı, temizlik yaptı, oğlunu hiçbir şeye muhtaç etmedi. Oğlu okuyacaktı, mesleğini eline alınca artık kalan ömrünü yavrusunun yanında geçirecekti. Bu hayallerle geçti yıllar, bu hayalle bitti yıllar…

Nihayet oğlu hukuk okudu, hâkimlik görevine başladı. Anne sevincinden yere göğe sığmıyordu. Sıra oğluna layık kız bulmaya geldi, bunu da bulunca artık gözleri arkasında kalmayacaktı.

Tam istediği gibi bir kız buldu. Dışını görüyor, içinden haberi yoktu. Seviyordu gelinini öz evladı gibi. Bir an önce düğün olsun istiyordu. Sanki kendi evlenecekti. Bir an önce taşınmak istiyordu yeni evlerine; artık bir köşeye oturup torunlarını sevecek, geçmiş onun için tatlı bir hatıra olacaktı.

Nikah gününe 1 ay kalmıştı, damat gelini alarak yeni evlerine yerleşecek, eşyaların yerlerini ayarlayıp ölçülerini alacaklardı. Bütün eşyaların yerleri ayarlanmış, tek tek güzel bir görüntü kazandırılmıştı.

Bu sırada gelin kız nişanlısına dönerek “Cihan! Böyle güzel oldu ama şu Çöp Tenekesini nereye koyacağız?”

Şaşırdı genç adam , hayret dolu sesle” Koskoca evde bir çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?”

Tezgahın altına koy! “Yok yok hiç olur mu” ” balkona koyarsın? “Oraya da hiç uymaz” Yahu çöp tenekesini koyacak yer bulamıyor musun?” “Onu demiyorum canım ANNENİ diyorum ANNENİ!”
Tek kelime konuşmadı, eve dönünce de bir şeyden bahsetmedi; zavallı anne gelinin kendisi hakkında düşündüklerinden habersiz nasıl olduğunu soruyordu durmadan, onu övüyordu.

Acı acı güldü bu durum karşısında genç adam.

Nihayet nikah günü gelmişti.

Bütün hazırlıklar bitmiş, arabalar dairenin yolunu mekan tutmuşlardı.

Salon ağzına kadar doluydu.

Dışarıya taşan davetli kulesinde heyecan kol geziyordu, yeni evlilikleri görebilmek için.

Ve memur geline sordu:

“Kızım ! Ahmet oğlu Cihan’ı zevceliğe kabul ediyor musun?” “Evet”

“Peki oğlum sen Zeynep kızı Zeliha’yı zevceliğe kabul ediyor musun?” “Hayııırr. Etmiyorum”

Salonu ayağa kaldırdı bu ses. Gözlerinde hayret ifadesiyle herkes şok geçirmiş gibi erkeğe, Cihan’a bakıyorlardı.

Memur şaşırmıştı: “Peki şimdiye kadar neredeydin”

“Efendim! Babam beni küçük yaşlarda bırakıp vefat etti.

Annem dışarılarda çalışarak gençliğini bana harcadı ,çalıştı ve çabaladı.

Giymedi giydirdi, yemedi yedirdi.

Beni büyüttü okutup adam etti.

Annem benim yanımda oturacak, rahat edeceği zaman bu gördüğünüz gelin hanım annemi bir çöp tenekesi yerine koyarak evde onu koyacak yer bulamıyor.

Annemi bir çöp tenekesi olarak görüyor ve istemiyor.

Benim annemi istemeyen, ona o şekilde muamele yapan kadını bende istemiyorum.

“Varsa annesine çöp tenekesi dedirtecek, buyursun gelini alsın!”

Yerinden kalkarak annesini aldı, hayret ve gözyaşları içerisinde salondan ayrıldı.

ALINTI


OKUYUP BEĞENDİYSENİZ FACEBOOK’TA ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!

11 Ocak 2017 Çarşamba

Anne Sevgisi

Anne Sevgisi

– Bebeğimi görebilir miyim?

Kucağına yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya başladı.

Bebeğin kulakları yoktu… Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu. Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; ağlayarak:

“Büyük bir çocuk bana ucube dedi.” Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi, her zaman ona “Genç insanların arasına karışmalısın” diyordu, ancak aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu. Delikanlının babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü;
“Hiçbir şey yapılamaz mı?” diye sordu. Doktor; “Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir” dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı. iki yıl geçti bir gün babası:

“Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır” dedi. Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçti, bu gün babasına gidip sordu:

“Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım.” Bir şey yapabileceğini sanmıyorum” dedi babası, “fakat anlaşma kesin, şu anda öğrenemezsin, henüz değil.” Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi.

Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti. Annesinin kulakları yoktu. “Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu” diye fısıldadı babası. “ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?”

Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir! Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir. Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir!

ALINTI


OKUYUP BEĞENDİYSENİZ FACEBOOK’TA ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!

Unutkanlık

Unutkanlık


Genç adam, yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur.

75 yaşındaki amca karısından bir fincan daha çay isterken:

-‘Çiçeğim, bir bardak daha verir misin?’ der.

Sonra da:

-‘Peteğim, şekersiz lütfen’ diye ekler.

65 yaşındaki tatlı karısının getirdiği tavşan kanı çayı alırken de:
-‘Bebeğim, sana çok zahmet oldu’ diye ekler.

Genç adam, yaşlı amcanın karısı için kullanıldığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir: -‘Amcacığım, kaç yıllık evlisiniz?’ diye sorar.

Yaşlı ama dinç adam:

-’40 seneyi geçtik evladım’ der.

Genç adam: ‘Vallahi maaşallah, Allah muhabbetinizi arttırsın. Sürekli çiçeğim, peteğim, bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba?’

Yanakları pembeleşen teyze:

-‘Doğru, birkaç yıldır hep bana böyle hitap ediyor’ deyip mutfağa doğru yöneldiğinde yaşlı amca genç adamın kulağına doğru eğilerek:

-‘Şiiişşşt, çaktırma! 2 sene önce adını unuttum, hâlâ hatırlayamıyorum…’ ))

Kızıl Saçlara Bakım Önerileri



Kızıl saçların bakımı çok hassas bir konudur çünkü kullanılan maskeler saçın renginin atmasına sebep olur. Bu yüzden renk koruyucu şampuanlar ve maskeleri tercih etmelisiniz. Bunun yanı sıra eğer saçlarınızda çok fazla renk farkı var ise kullanacağınız şampuan çeşidi renk verici şampuanlar olmalıdır. Böylece kaybolan rengi tekrar yerine oturtma şansınız olur. Hem de kimyasal bir işlem yaptırmak zorunda kalmayız.

Boyama esnasında bakım da yapabiliriz kızıl saç renginde, diplere normal amonyaklı boya ile boyarken uçlarını  amonyaksız semi perkanat boyalarla bakımını sağlayarak daha canlı sonuçlar elde edebiliriz. Tabii kullanacağımız renk koruyucu ve protein içerikli şampuan ve maskelerde bakımımızı tamamlayacaktır.

Evde hazırlayacağınız bir kürle kızıl saçlarınızı uzun süre rengini koruyabilirsiniz. Eşit miktarda su ve sirke ile saçınızı durulamanızı öneririm. Sirke üzüm sirkesi olmalı, sık yıkamak, sıcak suda yıkamakta rengin atmasına neden olacağı için. Eğer saçlarınız çok yağlı değilse haftada 2 kez saç yıkamaya çalışın. Ama eğer yağlı saçlarım var her 2 günde bir yıkamam gerekiyor diyorsanız kuru şampuan denemenizi tavsiye ederim. Su sıcaklığını da ılığa getirmeniz rengi uzun süre kullanmanızı sağlar.
Saç boya sabitleyicisi de çok işe yarayacaktır, havuz ve denize girerken koruyucu saç kremi kullanmalısınız.

10 Ocak 2017 Salı

İki Renkten Oluşan Bisküvili Pasta Tarifi

İki Renkten Oluşan Bisküvili Pasta Tarifi


Merhaba değerli üyelerimiz kış yaklaşırken hanımlar yazın rahatlığını bir kenara bırakmaya başladılar evler artık daha çok pasta poğaça kokuları işe dolacaktır eminim şahsen kendi adıma konuşursam ben öyleyim yazın daha çok atıştırmalık hafif yemekler meyve içecek gibi şeylerle geçiştiriyorum fakat kışın öyle değil evdesin sürekli birşeyler yapmak istiyorsun ee işte bizlere uygun mevsim yaklaşıyor biz açılışı iki renkten oluşan bisküvili pasta yapalım ne dersiniz? Şipşak yapılan tarifler vardır, bu bisküvili pasta çok kolay yapılan tarifler dendir. Şöyle çok kısa sürede bir tatlı yapmak istiyorum diyoesanız, hem damağa hitap eden hem de göze hitap eden bu tarifi daha önce denemedi iseniz mutlaka denemenizi tavsiye ederim. Kolay gelsin hanımlar..

İki renkten oluşan bisküvili pasta


Gerekli malzeme listesi
Bir paket sade pötibör bisküvi
Bir paket kakaolu pötibör bisküvi
Bir litre süt
Bir su bardağı elenmiş un
3,5 yemek kaşığı kakao
Bir adet yumurta sarısı
Bir yemek kaşığı katı yağ
Bir buçuk su bardağı şeker
Hindistan cevizi

iki-renkten-olusan-biskuvili-pasta

İki Renkten Oluşan Bisküvili Pasta Tarifi


Bir derin tencereye unu, kakaoyu, şekeri alalım ve iyice karıştıralım. Ardından sütü ve yumurtanın sarısını ilave edelim çırpma teli yardımı ile iyice karıştıralım. Muhallebi kıvamına gelince margarini de ilave edip bir beş dakika sonra ocaktan alalım. Diğer taraftan ise baton kek kalıbını yağlı kağıt ile kaplayalım. Bu şekilde pastanın kalıptan çıkması kolaylaşacaktır. Kalıba hazırladığımız kremadan iki kaşık kadar sürülür ardında sırası ile bir kakaolu bir sade bisküviler dizilir en son ise kremaya bulanmış bisküviler ile kenarları doldurulur. Artan kremayı da üzerine sürülüp buzdolabına dinlenmesi için konulur.6-7 saat kadar buzdolabında bekletilir. Dilediğiniz miktarda hindistan cevizi ile süslenir isterseniz fıstık ile de süsleyebiliriz. Servis için uzun bir tabak seçerseniz daha iyi olacaktır dilimlerken verev şeklinde keselim .

Afiyet olsun.

9 Ocak 2017 Pazartesi

Gece Kremi



Nemlendirici ve besleyici gece kremini gelin birlikte yapalım. Malzemelerimiz elimizin altında olan malzemeler üstelik.
Gece Kremi İçin Malzeme Listesi
Gül yağı: 5 damla
Adaçayı: 10 damla
Lavanta: 16 damla
Susam yağı: 50 gram
1 tatlı kaşığı: Pirinç nişastası (esmer)
Gece Kremi Hazırlanışı:
Tüm malzemeyi cam bir kapta karıştıralım. Yatmadan 2-3 saat önce temiz cilde krem sürer gibi sürelim. Her gece uygulayabilirsiniz, bu krem normal ciltler içindir. Kremi sürdükten sonra yıkanmayacak. Normal gece kremini nasıl kullanıyorsanız öyle kullanacaksınız, yatmadan 2 saat önce sürmeniz yağlı bir karışım olduğu için yatmadan tüm kremi cildinizin emmiş olması gerekmektedir. Size güzellik olarak geri gelsin kolay gelsin.. Öptüm..

Kolay Sarımsak Soyma Tekniği



Hanımlar biliyorum sarımsak soymak bazen eziyetli bir hal alıyor . Hele kışlık hazırlıklarda turşu için onca sarımsağı soymak için didinir dururuz yada konudan komşudan yardım talep ederiz. Sizlere yardımcı olacak teknik sizler için . Hızlı şekilde birçok sarımsağı nasıl soyacağız. Yazımız sizler için Bu teknik sayesinde dert etmek yok artık. Aslına bakılırsa sarımsağı kolay soymak için makinalar bile çıktı. Ama ne gerek var o kadar para saymaya. Bizim site olarak en büyük amaçlarımızdan birisi maliyetsiz pratik ve kolay çalışmalar. Evimizde kullandığımız kapaklı kap bu işlem için yeterli olacaktır.


Kolay Sarımsak Soyma Teknikleri nedir ? 

Gerekli malzemeler bilindiği gibi sarımsak bir fincan yada tatlı servis tabağı ve kapaklı kap .


 Eller sarımsak korkmadan saniyeler içinde çok fazla sarımsağı soyacağız. Elimizdeki tüm sarımsağı dişle halinde ayırıyoruz.

 Ayrılan sarımsakların üzerine tabağınızı koyarak bastırıyoruz. Basılan sarımsakların kabuklarında açıklık oluşacak.

Ardından sarımsakları öylece ağzı kapalı olan küçük bir saklama kabına koyalım. Ve kabın ağzını kapatıp iyice sallayalım.

Kabuklar çıkmakta zorlanıyor ise sallamaya devam edelim.

Sallanan kabukların kolayca çıktığını göreceksiniz.


Tekrar aynı işlemi diğer sarımsaklar içinde yapalım. İsteğe göre iki kapaklı kap kullanıp sallarsanız beklemezsiniz.

Gerçek Zehir…!

Gerçek Zehir…!


Günün birinde güzel bir genç kız, sevdiği adamla evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Çok mutludur, fakat kaynanası ile geçinememeye başlar. Kuşak farkı nedeniyle kişilikleri tamamen farklıdır. Bu nedenle ve daha birçok küçük sebeple her gün kavga edip tartışırlar. Kocası da annesi ve karısı arasında kalmaktan sıkılmış, mutsuz olmuştur.

Genç kız, bu böyle gitmez, bir şeyler yapmak gerek diye düşünür. Eski bir tanıdığı olan baharatçıya gider ve derdini ona anlatır. Yaşlı adam baharatlardan bir karışım hazırlar, kaynanasını zehirlediği belli olmasın diye der ki:

– Bu karışımı 3 ay boyunca her gün kaynanan için yaptığın yemeklerin içine az bir miktar koyacaksın. Kimsenin şüphelenmemesi için ona çok iyi davranmalı, onun en sevdiği güzel yemekleri yapmalısın.

Sevinç içinde eve dönen genç kız, yaşlı adamın dediklerini aynen uygular. Her gün kaynanasının sevdiği en güzel yemekleri yapar. Kaynanasının yemeğine az miktarda zehri damlatır. Kimse şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranır. Bir süre sonra kaynanası da çok değişir ve ona kendi kızı gibi davranır. Evde artık herkes mutludur. Genç kız suçluluk duymaya başlar. Pişman bir vaziyette baharatçı dükkânının yolunu tutar ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehrin etkisini yok edecek panzehir için yalvarır. Kaynanasının ölmesini artık istememektedir. Yaşlı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran genç kıza bakar, gülmeye başlar ve der ki:

– Merak etme sana verdiğim karışım çeşitli vitaminler içeriyordu. Olsa olsa kaynananı sadece daha da güçlendirdin. Gerçek zehir ise senin ile kaynanan arasındaydı. Sen ona iyi davrandıkça o da değişti ve aranızdaki zehir yerini sevgiye bıraktı, böylece siz gelin kaynana değil, gerçek bir ana kız oldunuz.

Eski bir Çin atasözü; “Sevilen insan, sevgisini insanlara veren insandır.”

Kendi içimizdeki zehrin panzehri, birbirimize daha çok sevgiyle yaklaşmaktır.

ALINTI

Okuduysanız Paylaşalım bu güzel kıssayı herkes okusun

6 Ocak 2017 Cuma

Ev İşleri Artık Daha Kolay..

Bizleri yoran ev işleri değil, puf noktaları bilmememizdir aslında. Ev temizliğinde pratik bilgiler çok işinize yarayacak. Ev temizliği pratik bilgileri biliyorsak, daha kolay gelecektir. Muhteşem pratik puf noktalarla sizlerleyiz. 

Çok sevdiğimiz seramik fincanlarımız çay veya kahve lekesi olduysa hiç üzülmeyin. Çok pratik bir şekilde bu lekelerden kurtulabilirsiniz. 
Hafif nemli havlu kağıdın üzerine bir miktar karbonat dökelim ve lekeli olan bölgeleri ovalım. Daha sonra bol su ile fincanı çalkalayalım. Lekelerden eser kalmadığını göreceksiniz. 
Mutfak dolaplarının kapaklarının iç kısımlarında biriken yağ ve kirler her gördüğümüzde canımızı sıkar. Bu kirlerden doğal bir karışımla kurtulmanız mümkün. Kullanmadığınız diş fırçasını, zeytinyağ ve karbonata batırın ve lekelerin üzerini fırcalayın. Görüntü hoşunuza gidecektir.
Sık yaşadığımız sorundur, ütü altında ki kireçlenme. Bu sorundan tuzu kullanarak çözebilirsiniz, ütüyü tuz yığınının üzerinde gezdirin. 
Can dostlarımızı çok severiz, alerjim olduğu için ben besleyemesem de besleyenlerde bir çok kişi var. Kılları çogu zaman sıkıntı yaratmakta. Ama çok basit bir yöntemle kurtulmanız mümkün. Plastik eldiven kullanarak koltuklarınızın üzerinde ki tüylerden kurtulabilirsiniz. 
Ahşap eşyalarımızın üzerinde ki çizikler biraz can sıkıcı olur. Bu çizikleri için yarım ölçek sirke ve yarım ölçek zeytinyağı ile ovun.
Koltuklar evde çocuklar varsa lekesiz olmaz. Koltuklarda ki lekeler için, alkole batırılmış temizlik fırçası ile ovalayın. Sonuç mükemmel olacaktır.
Hemen hemen ufak çocuğu olanların yaşadığı şoktur, kalem çizikleri. Aman sakın çocuğunuza bağırmayın ve kızmayın, onun yerine banyoya gidip diş macununu alın ve çizilmiş yeri diş macunu ile ovun.
Halı lekekeleri artık canınızı sıkmasın. Lekenin bulunduğu yeri suya beyaz sirke ve su karışımı ile silin. Daha sonrada kuru bir havlu ile kurutun.  
Camlarınız pırıl pırıl olsun, bir kilo suya bir yemek kaşığı beyaz sirke ilave edin ve sprey bir kaba koyun. Hazırladığınız karışımı cama püskürtün ve mikrofiber bez ile silin.

5 Ocak 2017 Perşembe

Sünger Tatlısı Tarifi



Şöyle hafif bir tatlı tarifi yapayım dedim bugün, uzun süredir yapmadığım Sünger tatlısı geldi aklıma. Yıllar önce İstanbul Fatihte sadece Sünger tatlısı yapan bir yer vardı. Eşim haftada bir kez alır gelirdi, çok beğenirdik artık alışkanlık olmuştu her hafta almasını beklerdik, çoluk çocuk. Eşime dedim ki bu hafta almaya giderken beraber gidelim. Neyse efendim gittik, tezgahta yanı sıra revani tepsisi de vardı. Küçük salaş bir yer ama müşteri bol, güzel tutturmuşlar yapıyorlar, ben de evde denediğimi ancak bir türlü onların gibi tutturamadığımı söyledim. İşin sırrı ne dedim, hiç lafı dolandırmadan püf noktasını vermeyiz dediler. Haklılar bir derece ancak, herkes ticari düşünmez aynı lezzeti yakalamak ister art niyetsiz. Neyse zaman değişti ünlü şefler tüm becerilerini ve edindikleri tecrübeleri ile paylaşıyor İnternet ortamında. Bende bugün yaptığım ve çok beğeni alan Sünger tatlısını sizlerle paylaşacağım. Umarım beğenirsiniz, kolay gelsin..

Sünger tatlısı malzeme listesi

Yumurta (3 tane)
Şeker (1 çay bardağı)
Yoğurt (1 su bardağı) Mümkünse ev yoğurdu. Eğer hazır yoğurt kullanılacaksa, biraz sulandırmanızı öneririm.
Sıvıyağ (Yarım çay bardağı)
Kabartma tozu (1 paket)
Vanilya (1 paket)
Un (2 su bardağı)
Ceviz ( 1 kase)
Çok az tuz


Şurup malzemeleri

Şeker (3 su bardağı)
Su 83 su bardağı)

Sünger Tatlısı Tarifi

Öncelikle bir kapta şeker ve yumurtaları kar beyazı olana kadar çırpalım. Daha sonra üzerine yoğurt, yağ ve tuzu ekleyelim ve karıştırmaya devam edelim. Harcın üzerine elenmiş ve vanilya karbonatla karıştırılmış unu ilave edelim. Çekilmiş cevizi de ilave edelim hepsi birbirine karışana kadar karıştıralım. Yağlanmış dikdörtgen borcama harcı dökelim 200 derecelik ısıda kabarana kadar daha sonra da 180 derecelik ısıda üzeri nar gibi kızarana kadar pişirelim.
Şerbet kaynatılmadan karıştıralacak ve Sünger tatlısı piştikten sonra ilk sıcaklığı çıkar çıkmaz üzerine şerbeti dökelim. Yaklaşık 1-2 saat sonra tatlınız hazır. Afiyet bal olsun..Öptümmm

Nasıl Yaparım-Örgü Puf

Nasıl Yaparım-Örgü Puf


Örgü Puf Yapımı ;
Malzemeler ;
Yün olması iyi olacaktır ipin
15 mm tığ
Eğer ipiniz kalın ise tığın ölçüsüne göre boyutları değişebilir. Sayılarını artırabilir veya eksiltebilirsiniz.

1. Tur ; sihirli halkaya iki tane zincir çekelim ve yanına 9 tekli trabzan yapıyoruz.
2. Tur; her sırada arkadaki ilmekleri iki defa batarak 20 tekli trabzan yapıyoruz.
3. Tur; Bir tan örelim bir tane artıralım. Arkadaki ilmekleri batalım ve 30 tekli trabzan yapıyoruz.
4. Tur; İki tane örelim bir artıralım arka ilmekleri batalım 40 tekli trabzan yapıyoruz.

5. Tur; Üç tan örelim bir artıralım arka ilmeklere batalım 50 tekli trabzan yapıyoruz.
6. Tur; Dört örelim bir artıralım arka ilmekleri batalım ve 60 tekli trabzan yapıyoruz.
7. Tur; Beş tane örelim bir artıralım arka ilmeklere batalım 70 tekli trabzan yapıyoruz.
8. Altı tane örelim bir artır ile arkadaki ilmeklere batalım ve 80 tekli trabzan yapıyoruz.

9. Tur; Yedi tane örelim bir artır ile arkadaki ilmeklere batalım ve 90 tekli trabzan yapıyoruz.
10. Tur; Sekiz tane örelim bir artır ile arka sıradaki ilmeklere batalım ve 100 tekli trabzan yapıyoruz.


11. Tur; arkadaki ilmeklere batalım ve artırma yapmadan örüyoruz.
12. Tur; Dilediğiniz uzunluğa gelene kadar artırma yapmıyoruz bu şekilde örüyoruz. Uzunluğunu ayarladıktan sonra son turumuzu bir zincir çekelim bir tekli trabzan bir trabzan atlayalım ve bu şekilde örüp bitiriyoruz.



Ardından uzun bir zincir çekelim ve trabzanların arasına geçirelim. İsteğe göre zincirede sık iğne yapabiliriz.

Akıllı Kadının Hali Başkadır

Hastane santralinin telefonu çaldı. Arayan yaşlı bir büyükanne idi. Çekingen bir sesle tonuyla sordu:
-Bir hastanın durumu hakkında bilgi verebilecek biriyle görüşmem mümkün mü acaba ?
-Ben size yardımcı olayım hanım teyzeciğim.Hastanın adı ve oda numarası nedir?
Büyükanne yorgun ve titrek sesiyle söyledi:
-Halime Kaya.Oda numarası 114.
-Siz birkaç dakika hatta kalın,ben hemşirelerden durumunu öğreneyim.
Birkaç dakika sonra santral operatörü telefona geldi:
-Haberler iyi teyzeciğim. Hemşiresi bana Halime hanımın durumumun gayet iyi olduğunu söyledi.Tansiyonu, kalbi şekeri çok iyi durumda olduğunu ve doktoru Sami bey onu cuma günü taburcu etmeyi düşünüyormuş.
-Sağolun ne güzel haberler verdiniz bana, öyle endişeleniyordum ki! Allah razı olsun evladım.
-Birşey değil teyzeciğim,…pardon Halime hanım yakınınız ya da akrabanız mı?

“-Yok evladım, Halime Kaya benim… Hiç kimse bana bir şey söylemiyor da…”

Alıntı

4 Ocak 2017 Çarşamba

Yumuş Yumuş Tavşan Yapmaya Hazır mıyız ?



Çocuklar için yine harika bir çalışmamız var hanımlar . Ben yetişkin halimle bayıldım çocukları düşünemiyorum. Yumuşacık tavşanlardan çocuklar çok sevinecek. Hatta çocuklarınızla birlikte yapın derim ben. Eğlenceli olacağı kesin.
Hem emek verecekler hemde çok severek oynayacaklar. Renk renk iplerden tavşan yapabilirsiniz. Evinizdeki ipleri değerlendirmek adınada iyi bir çalışma olacaktır.

Pompandan tavşan yapılışı;

Gerekli malzemeler;

Kalın iplik renkleri isteğinize göre
Eğer var ise ponpon makinası
İki tane siyah boncuk
Bir tane pembe boncuk
Misina
Sıcak silikon makinası
Renkli keçeler
Ve makas

Yapılışı ;
Öncelikle ipimizin kalın olması gerektiğini belirtelim bir kez daha. Ardından iki farklı boyutta ponpon hazırlayacağız.


Büyük ponpon gövdesi için küçük olan ponpon ise başı için . Büyük ve küçük ponponu birbirine sıkıca bağlayalım. Güzel renklerde ponponlar hazırlamak sizin elinizde.

Sırada ise hazırlanan ponponlara göre uygun olan renklerde verilen resimde görüldüğü gibi keçeden kulaklar hazırlayalım. Kafa kısmına biraz içten yapıştırıyoruz.

Tavşanın kuyruğu için hazır ponpon kullanabilirsiniz. Yada evinizde daha küçük ponpon hazırlayıp yapıştırın.


 Son olarak göz ve bıyık burun yapımıda tamam olduktan sonra eğlenceli çalışmamız hazır tavşanlarımız bitti.


Çocuklarımız hep mutlu olsun herşey onlar için..

3 Ocak 2017 Salı

Portakal Kabuklarını Değerlendiriyoruz.

Portakal Kabuklarını Değerlendiriyoruz.



Portakal kabuğunu soyduktan sonra atanlardan mısınız? Bu yazımızı okuduktan sonra fikrinizin değişeceğine inanıyoruz.
Portakal kabuğunda, mineral tuzlar, organik asitler, esansiyel yağlar ve flavonoidler bulunmaktadır. Belkide en önemlisi kabuğunda bulunan citrus aurantiumdur. citrus aurantium size yabancı gelmemiştir çünkü kanser ve damar tıkanıklıkları gibi birçok hastalıkta kullanmıyla ilgili birçok farklı bilimsel yayın mevcuttur.

Yapılan bir araştırmaya göre, portakal suyu, böbrek taşlarının yeniden oluşumunu engellemekte. Bu bilgiyide dip not olarak verelim sizlere. Portakal kabuğunu nasıl saklamalıyız: Vereceğimiz bu tarifle nefis kekler ve kurabiyeler yapabilirsiniz, yaz kış. İkinci olarak vereceğimiz tarif çocuklarınıza organik şeker yedirme hazzı yaşayacaksınız.

Malzemelerimiz, portakal kabuğu ve şeker. Şekeri de şu şekilde ayarlayacağız. Bir portakal kabuğunu iki yemek kaşığı şeker olarak hesaplayacaksınız. Tabii sizin arzunuza kalmış daha da fazla şeker ekleyebilirsiniz.
Portakalın kabuğunu rende yapın bir kaba alın üzerine şekerini ilave edip karıştırın daha sonra bir kavanoza doldurun ve ağzını kapatın. Püf noktası portakalın beyaz kısmına gelmeden rende yapmaya çalışın, portakal kabuğu rendesini kavanoza koyduktan sonra üzerine yine şeker serpmelisiniz. Ne kadar çok bekletirseniz, kokusu o kadar hoş olacaktır.


Portakal Kabuğu Şekerlemesi Tarifi


Portakal Kabuğu (6 adet )
Şeker (3.5 bardak)
Portakasl suyu (1 su bardağı )
Su 1.5 su bardağı su
Çeyrek limon suyu
2 tatlı kaşığı tuz

Hazırlanışı: 


Öncelikle portakal kabuklarını iyi bir şekilde yıkayalım ve dilimler halinde keselim. Daha sonra da ince şeritler halinde keselim kabukları.
Kestiğimiz kabukların üzerine ağır bir şey koyulması gerekmektedir. Her iki saatte suyunu değiştirerek yaklaşık sekiz saat suda bekletin. Sekiz saat geçtikten sonra şerit kabukları başka bir tencereye alalım, üzerine sıcak su eklemelisiniz üzerine tuz da ilave edip yaklaşık beş dakika kaynatıp suyunu süzelim. Soğuk suda 10 dakika bekletelim Tekrar sıcak su ve tuz ilave edelim beş dakika kaynatıp suyunu süzelim. Yine soğuk suda bekletelim üçüncü kez sadece sıcak suya alıp beş dakika kaynatalım ve soğuk suya alalım. Soğuk suda en az yarım saat bekletelim ve süre sonunda tencereye portakal kabuklarını suyunu süzerek alalım. Üzerine portakal suyu, şeker ve suyu ilave edelim. kaynamaya başlayınca ocağı kırığa alalım ara sıra karıştırıp tüm suyunun çekmesini bekleyerek pişirelim. Ocağın altını kapatmadan beş dakika önce limon suyunu da ilave edelim. Portakal suyunuz çok ekşi ise limon suyuna gerek yok. Portakal şekerlerini yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine dizelim soğumasını bekleyelim. Soğuduktan sonra 100 derecelik ısıda yaklaşık yirmi dakika kurumasını sağlayalım. Süre sonunda fırından çıkaralım soğuduktan sonra kavanozlarda saklayabilirsiniz. Bu aşamada dilerseniz toz şekere bulayabilirsiniz şekerlemelerinizi dilerseniz benmari usulü erittiğiniz çikolataya bulayabilirsiniz. Buzdolabında saklamanız önerilir.

Not: Bu tarifin suyunu tam çektirmezseniz portakal kabuğu reçeli elde edersiniz, tek şartla limon suyu eklemeniz mutlaka gerekli sonunda. Birde eğer acı sevmiyorsanız daha çok yıkama işlemi yapmalısınız. Biz üç kez yaptık, siz bu işlemi beş kez yapmalısınız.

Nasıl Yapılır-Pratik Krema Torbası.



Evimde yok deyip panik yapmayın krema torbasını basit şekilde yapalım ;

Evimizde olması gerekenlerden bir ihtiyaçtır aslında sıkma torbası bizlerde evde kolay şekilde yapmanın alternatiflerini paylaşacağız sizlerle.
Hemen hemen bütün hanımların en çok vakit geçirdiği yerdir mutfak bütün marifetlerini konuştururlar kekler pastalar ancak krema torbası hazırlanan pastalar için gerekli bir malzemedir . Evinize yok sa hiç panik yapmayın markete gidip alma ihtimalimizde yoksa o an evinizde pratik ve kolay şekilde kendiniz hazırlayabilirsiniz. Hem zamandan hemde evinizdeki malzemeleri uygun şekilde değerlendirmek istiyorsanız krema torbası yapabiliriz . İhtiyacımız olan sadece bir tane yağlı kağıt.

Krema Sıkma Torbası Yapılışı; 

Yağlı kağıdımız varsa olay tamamdır . Çalışmamıza başlayabiliriz. Evinizdeki yağlı kağıdı 6-7 cm uzunlukta düz şerit keserek başlıyoruz . El yardımı ile ucunu sivri olacak şekilde kıvıralım ve şekil vereli . Elimizdeki yağlı kağıt külah şekline gelecektir. Ardından kalan işlem tamamen size kalmış . Külah şekli verdiğimiz yağlı kağıda ister krema ister çikolata doldurup pastalarınızı süsleyebilirsiniz. Hem markete gitmeye gerek kalmadı hemde çok basit ve masrafsız bir sıkma torbası hazırlamış oldunuz.

2 Ocak 2017 Pazartesi

Beş Lira

Beş Lira


Adım Elif, gecenin bir vakti Kadıköy Rıhtımdan Üsküdar’a gitmek için 12A otobüsünün nereden kalktığını sormak için yoldan birini çevirdim. Saat 12’ye çeyrek vardi.

“12A ya nereden binebilirim” diye sordum.

24-25 yaşlarında bir gençti kendisi dış görünüşünden de çekindim açıkçası sorarken bana döndü ve;

”Üsküdar’a mı gideceksin bu saatte otobüse binme saat çok geç oldu belki kalkmıştır bile paran var mı ” dedi. Neden bilmiyorum cebimde param olmasına rağmen o anın tedirginliği ve telaşı ile “yok” dedim.

Çantasını kurcaladı. “Burda bekle hemen para bozdurup gelicem” dedi. Hiç beklemiyordum çok şaşırdım. “Hayır gerek yok çok teşekkür ederim” dedim. Çok mahcup olmuştum. Üstelik param da vardi. Israrla teşekkür edip fikrinden vazgeçirmeye çalıştım .

“KIZIM BEŞ LİRAYLA NE BEN FAKİRLEŞİRİM NE DE SEN ZENGİN OLURSUN. ŞU SAATTE BAŞINA BİR ŞEY GELMESİN ŞURADAN BİN HIZLICA GİT ÜSKÜDAR’A” dedi.

Girdik bir kahve dükkanına 20 tl bozdurdu. Parayı alırken çok mahcup oldum çok teşekkür ettim ve elimde 5 lira tarif ettiği yere doğru gittim.

O an yürürken aklıma Türkiye’deki Kadın cinayetleri tecavüzler ÖZGECAN.. bir anda bunlar geçti kafamdan. Sonra bir kaç saniye önce yaşadığım olayı düşündüm.

İşte kadına sahip çıkmak bu kadar kolay. Bu nu yapmak bu kadar zor mu diye sordum kendime. HERKES DE SORSUN KENDİNE BUNU YAPABİLMEK BU KADAR ZOR MU?!

İnsan olabilmek vicdan sahibi olabilmek birazcık ince düşünebilmek değeri iste bu kadar. ”

ALINTI

OKUYUP BEĞENDİYSENİZ FACEBOOK’TA ARKADAŞLARINIZLA PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN!