26 Şubat 2018 Pazartesi

Türkiye’nin İlk Trans Oyuncusu Ayta Sözeri’nin Mücadele Dolu Hayatı

Almanya’da doğdu ve altı yaşındayken ailesiyle birlikte Türkiye’ye geldi Ayta Sözeri, ortaokul yıllarında bir erkekten hoşlandığını fark etti ve kısa bir süre kendini sorguladı. İşte Türkiye’nin ilk trans oyuncusu Ayta Sözeri’nin mücadele dolu hayatı..



Çocukken kendisini eşcinsel zannettiğini söyleyip ve ekliyor: “O zamanlar internet yok. Halk kütüphanesine gidip ‘Bana eşcinsellikle ilgili bir kitap verir misiniz?’ diyemezdim herhalde. Önümde iki rol model vardı. Ya Zeki Müren’sin, ya Bülent Ersoy’sun. Yıllar içinde aslında ikisinin birbirine ne kadar benzediğini öğrendim.”



Duygularını anlamlandıramadı, önce annesine danıştı, yardım istedi ve psikiyatristlerin yollarını aşındırdıktan sonra bir doktorun sayesinde yaşadığı şeylerin kötü olmadığını anladı.
“En son bir doktor ‘Bu bir hastalık değil. Aklı başında bir çocuk, ileride belki trans birey olacak’ dedi. O zaman hissettiklerimin kötü şeyler olmadığını düşündüm.”



Annesi ve kız kardeşlerinin ısrarıyla ilk dönemler yaşadıklarını babasından sakladı. Bir gün babası sorduğunda yalan söylemeyi sevmediği için her şeyi anlattı ve babası tarafından ‘kibarca’ evden kovuldu.

Ataerkil bir ailede büyüyen ve babasının evden ayrılmasını istemesi üzerine kendi yolunu çizen Ayta Sözeri, hamburgercide çalışırken Ege Üniversitesi İşletme bölümünü kazandı.



“Futbol maçı sevmediğim ya da futbol oynamadığım için milli su topu takımına seçildiğim halde babam tarafından sporcu olarak görülmüyordum. Babama göre tek spor futboldu.”

Hayatı boyunca sahnelere çıkmayı isteyen ve annesine “Çenen kopsun” dedirtecek kadar çok şarkı söyleyen Ayta Sözeri, ortaokulda koroya girdi ancak Batı müziğini sevmedi ve hevesi kırıldı.



Bundan sonra tiyatroyla ilgilenmeye başladı ve yeteneği kısa sürede keşfedildi. Ancak onun aklı sahnelerdeydi, şarkı söylemek istiyordu.

“Oyunculukla alakalı bir merakım yoktu aslında ama ortaokul yıllarında şarkı söyleyemeyeceğimi düşününce sanatla iç içe olmak istediğim için, dedim ki oyunculuk yapayım. ‘En azından şehir tiyatrolarında, okul tiyatrosunda oynayayım’ dedim. Tabii ondan sonra iyi bir sesim ve şarkı söyleyebildiğim ortaya çıkınca oyunculuk benim için ikinci planda kalmıştı. O zamana kadar yıllarca bir sürü oyunda oynamıştım. Oyunculuk için Levent Kırca Tiyatrosu’nda oynadım yıllarca, başlı başına bir eğitim gibi geliyor bana.”

Ege Üniversitesi İşletme bölümünde okurken bir doğum günü partisinde çok güzel oynadığı keşfedildi ve zenne oldu. Böylece sahnelere ilk adımını attı ve yeteneği, azmi ve başarısıyla kariyer merdivenlerini birer birer çıktı.

“O dönemde bir doğum günü partisinde çok güzel oynadığımı keşfettiler. Ve zenne oldum. Bir gün çalıştığım bir yerde solist gelmeyince sahneye çıktım ve şarkıcılık serüvenine başladım. Bunlar yaşanırken bir yandan da üniversiteyi bitirdim.”
Yirmili yaşlarında, yeterince para kazandıktan sonra ameliyatla trans birey oldu. İstanbul’da bir restoranda sahne alırken yönetmen Mustafa Şevki Doğan tarafından keşfedildi ve oyunculuk dünyasına ilk adımını attı.

“Şarkı söylerken Mustafa Şevki Doğan beni oynatmak istediğini söyledi, ben mırın kırın ederken o ‘Oynarsın’ dedi. Hayat Bağları’nda oynadım, ‘Kesinlikle oyunculuğu bırakma’ dediler…”
Oyunculukla ilgili uzun yıllar ilerleme yaşamayınca artık umutsuzluğa düştüğü anda 2012’de İlker Kaleli ve Gökçe Bahadır’ın başrolleri paylaştığı Kayıp Şehir dizisinden teklif geldi.



Böylece ilk büyük sıçramasını yapan ve kendisi gibi trans bireylerin oyunculukta önünü açan bu projeyle insanların aklındaki ‘trans’ algısını yıktı: Kendi sözleriyle insanların akıllarına ’Bu kadın da bizim gibi yemek yiyormuş, uzaydan gelmemiş’ düşüncesini yerleştirdi.Ve bir sabah sürpriz bir telefonla uyandı: Arayan Türk pop müziğinin efsane ismi Sezen Aksu'ydu.



Ayta Sözeri o sabahı ve sonrasını şöyle anlatıyor: "Bir sabah telefonum çaldı. Setin olmadığı bir gün. 'Acaba açmasam mı?' derken belki setten arıyorlardır diyerek telefonu açtım. 'Ayta, Sezen ben. Sezen Aksu. Seni bir bulayım, mıncıklayacağım' dedi. Ya hala uyuyorum ya da öldüm diye düşündüm. Üç gün boyunca işletildiğimi düşünerek yeniden aramasını bekledim."
"Sonra beni davet etti, tanıştık. Akabinde beni dinlemeye geldi. Sonra yine aradı ve bana dedi ki 'Cuma, cumartesi yerine çıkacak birini bulabilir misin?' Meğer Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda beni sahneye çıkaracakmış." Ve birlikte dokuz konserlik bir efsaneye imza attılar...


Gerçekçi ve hayatın içinden bir oyunculukla canlandırdığı Duygu karakterinin ardından 2014’te Ulan İstanbul’da Umay, 2015’te ise Paramparça’da Nezaket karakterine hayat verdi. Ve tüm Türkiye oyunculuğuna hayran kaldı. Yaşadığı bedeni kendi çabası ve ailesinin desteğiyle keşfeden, çıktığı bu yolda kariyer basamaklarını birer birer tırmanan Ayta Sözeri, kendisine gelen hayat kadını trans birey rollerini nasıl geri çevirdiğini şöyle aktarıyor: “Elbette bir hayat kadınını da canlandırabilirsin. Bir katili de canlandırabilirsin. Bir karakteri varsa ve bir şeyi anlatıyorsa oynarsın. Beyoğlu’nda bir film çekilince, illa bir travesti orada olacak, illa ya pazarlık yapacak ya fuhuş yapacak, ya birini ya kendini bıçaklayacak vb. Bildiğimiz klişeler… Bu gibi şeyleri asla kabul etmedik. On yıllık bir beklemeden sonra bu tip rolleri oynamamanın ne kadar iyi olduğunu gördük.”



Zorunlu olarak seks işçiliği yapan arkadaşlarının desteği ve maddi yardımlarıyla bugünlere geldiğini sık sık ifade eden ünlü oyuncu, Aile Arasında filminde canlandırdığı Behiye karakteriyle gönüllere taht kurdu ve adeta yıldızını parlattı. Gülse Birsel’in kaleme aldığı Aile Arasında filminde Demet Evgar, Engin Günaydın, Devrim Yakut, Şevket Çoruh, Erdal Özyağcılar, Fatih Artman, Su Kutlu ve Derya Karadaş gibi isimlerle çalıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder